Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde; Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşu ve sıralı devrimlerle çağdaş dünya düzenine kavuşan, özgürleşen Türk kadını hayallerini gerçekleştirmek için fırsat bulmuştur.
Şimdi hikâyesini paylaşacağım Türk kadını, Bedriye Tahir Gökmen bacının mücadele ile geçen hayatıdır.
1932 yılında başlayan eğitimini 1933 yılında tamamlayarak brövesini almaya hak kazanmıştır. Hava Kuvvetleri müsteşarlığı tarafından lisans kontrolü yapılması için, bir heyet tarafından yazılı sınava tabi tutulmuştur. Yazılı sınavda başarılı olmuştur. Fakat sınav sırasında kullanması gereken uçak, kırıma uğradığı için o gün uçulamamıştır. Oysaki eğitimi sırasında başarı ile uçan 6 öğrenciden biridir. Bu yüzden sınav ertelenmiş, diplomasını alamamıştır. Maalesef heyet bir daha sınav için gelmemiş, Vecihi Sivil Tayyare Mektebi de bir süre sonra maddi sebeplerden kapanmıştır.
Bedriye Tahir, havacılık eğitimine başladığında 30’lu yaşlarında idi ve annesi ile yaşamaktaydı. Memurluk yaparak geçimlerini sağlamışlardır. Fakat bir süre sonra işini kaybetmiş ve ekonomik sebeplerden dolayı havacılığı bırakmak zorunda kalmıştır.
1933 ve 1934 yıllarında toplam 246 uçuş gerçekleştirmiştir ve 19.14 uçuş saati ’ne ulaşmıştır. Havacılık okulundaki lakabı olan Gökmen Bacı’yı, 1934 sonrasında soyadı olarak almıştır.
Bedriye Tahir Gökmen havacılık uğraşı yüzünden çok tepki aldı, engellemelerle karşılaştı, önce aylığından kesildi sonra işinden kovuldu. Bu aşamadan sonra maalesef, Bedriye Tahir hakkındaki bilgimiz oldukça sınırlıdır. Özellikle 1934 sonrası hayatı bilinmemektedir ancak, ilk Türk kadın pilot olarak havacılık tarihinde yerini almıştır.
Bedriye Hanım, ilk Türk kadın pilotu olmasından dolayı matbuatta kendine yer bulmuştur. Yakın zamanlarda Bekir Coşkun, 29 Ekim 2015 tarihli yazısında, ilk kadın pilotumuz Bedriye Tahir Gökmen’den bahsetmiş ve Bedriye Hanımı izleyen bir İngiliz gazetecinin “Türkler gökyüzüne herkesten önce kadının gücünü gösteriyor” ifadesini sarf ettiğini bildirmiştir.
Bedriye Tahir Gökmen, Cumhuriyet döneminde de matbuatta yer bulmuştur. 1933 yılında, üç farklı yayında kendisinden bahsedilmiştir.
Maalesef Bedriye Tahir hakkındaki bilgimiz oldukça sınırlıdır. Özellikle 1934 sonrası hayatı bilinmemektedir. (29.07.1933 tarihli Cumhuriyet gazetesinden; Bir Tayyarecinin Anıları, Vecihi Hürkuş kitabından)
Bedriye Tahir Gökmen’in kendi ifadeleri:
“Benim rüyamda uçmadığım gece hemen hemen yok gibidir. Bir tayyarecinin bindiği her vesaiti nakliye onun için tayyaredir. Ve o vesaiti nakliyenin her hareketinde tayyareci, tayyaresinde imiş gibi kendi kendine kumanda eder. Tayyarecilik öyle tatlıdır, öyle caziptir ki bu mesleğe intisap eden bir daha ayrılamaz. Tayyarecilikteki ülküm iyi bir tayyareci olmak, Türk kadınlığının bu sahada da diğer milletlerden geri kalmayacağını göstermek ve memleketimde tayyareciliğin ihyası için çalışmaktır”.
27.08.1933 tarihli Milliyet gazetesinde Bedriye Hanımdan, “Türk Kadınından İlk Pilot!” başlıklı haberde bahsedilmiştir. Haberde Bedriye Hanım ile ilgili, “imtihana girenler arasında ilk Türk kadın pilotumuz olan Bedriye Hanım da vardır” ifadesi geçmektedir.
15 Kasım 1933 yılında yayınlanan havacılık ve Spor dergisinde, Bedriye Hanım ile ilgili olarak “Bedriye Gökmen Bacı” başlıklı bir makale, Gündüz Artan tarafından yayınlanmıştır. Bedriye Hanımın bir resminin de yer aldığı yazıda, Bedriye Hanım ile ilgili şu ifadeler geçmektedir:
“Şu temiz bakışlı, şu tertemiz gülümseyişli, şu dimdik duruşlu genç kızın resmine bakınız; takkesini nasıl afili yanlamış. Saçlarını nasıl sadelemesine koyuvermiş! Boyun şalını nasıl fiyakalı ilmikleyip sarkıtmış! Bu kız, Greta Garbo’nun et ve pomat kokan pis bir filminden duygulandığı için böyle durmuyor. Bu kız Türk göklerinin en üstünde gökçülük imtihanı veren ve tam numara ile Türk toprağına inen ilk Türk kızıdır. Bakışı da, gülümseyişi de, fiyakası da, afisi de, kurumu da bizden yana ona helal olsun.”
Biz onu yirmibeş yıldan beri bekliyorduk. Yani Bedriye Gökmen Bacı o zaman henüz doğmamıştı bile. Biz onu ister Bedriye, ister Hürmüz, ister Fatma olsun, ta… ilk tayyareci erkek Salim Erzurum’dan beri bekliyorduk. İlk tayyare şehidi Fethi ile Sadık’tan beri bekliyorduk.Ortaasya’da hız alan ilk Türk Akıncısı nasıl ki, kadını ve kargısı ile dehre dervana doludizgin öyle çalana pervane akın edecekti.
Varan bir!
Yirmibeş yıllık bir hazırlıktan sonra akın başlamıştır. Bedriye Gökmen Bacı’nın gökçülük imtihanını mümeyyizler yapmadı, mümeyyizler numara vermedi. Bu imtihanı yapanlar Çanakkale’de, Sakarya’da, Dumlu’da, Ağrı’da uçanlar ve oralarda kalanlar yaptı, numarasını onlar verdi.
Bu neticeden anlıyoruz ki, Bedriye Gökmen kız, birkaç defa ün almış bir Türk Bacısı’dır.
• Kendi parası ile çalıştı;
• Kendi tevazüü ve iradesi ile çalıştı;
• Şatafata, lükse bakmadı;
• Gazete makaleleri, şair kafiyeleri, ressam fırçaları beklemedi;
• Tayyareci olduktan sonra ne olacağını, kendisine ne yapabileceğimizi, ellerini böğründe mi bırakacağımızı, yoksa başımızın tacı mı edeceğimizi düşünmedi;
• Paramı, gücümü, benliğimi, Türk göklerine vereceğim, dedi;
• İlk Türk kadın tayyareci olacağım, dedi;
• Sade bir geçim için çalışıp kazandığını göke verdi
• Kendisine işte böyle en ucuzundan bir takke, en ucuzundan bir şal ve en ucuzundan bir ceket ayırarak dişi şamanlar gibi yaşadı.
Ve sonunda dileğine, ülküsüne erdi. Ülküsüne erdi demek bilmem doğru mudur? İç benliğin erilmez dileklerine ülkü denilirse onun daha çoook dilekleri olsa gerek.
Böylesine kahraman, böyle çalışışın adına, kahramanlık derler.
Bundan üç yıl önce bir tayyare şehitleri ihtifalinde şöyle demiştim:
“Ey Kahraman Türk kızı!
Senin de şu mezarlardan birinde, sizi de şu göklerin her tarafında selamlamak istiyoruz.Çabuk olun! Çabuk olun Türk Kızları”
Bu gün onların ne olduklarını, nasıl bir hızla atıldıklarını Bedriye’nin yenilmez gücünde görüyoruz.Türk Hava Şehitlerini, yaşıyan Türk Hava Kahramanlarını, ilk Türk Kadın Tayyareci Bedriye Gökmen Bacı’nın göklerden derin bakışlı gözlerinde bir defa daha selamlıyorum”.