Search
Close this search box.

DÜNYADA İLK ŞİFAHANEYİ YAPTIRTAN GEVHER NESİBE SULTAN

Gevher Nesibe Sultan kendisi bu çalışmaların içinde yer alamamıştır, ama vasiyeti ve manevi hatırası, sağlık alanında önemli adımların atılmasına neden olmuştur. Ayrıca, Türklerin kadına verdikleri önem ve Türk toplumundaki yerini gösteren bir değerli örnek, böylece bugüne değin ve sonsuza dek hepimize miras kalmış bulunmaktadır.
16 Haziran 2020
Fatma ÖZDEMİR
Antalya Öncü Kadın İl Başkanı

Gevher Nesibe, Selçuklu Sultanı Gıyaseddin Keyhüsrev’in kız kardeşidir. Rivayet edilmektedir ki Gevher Nesibe evlilik çağına gelince Selçuklu Kumandanlarından birisi O’na talip olur ve evlenmek ister. Ancak, ağabey Gıyaseddin bu kumandana Selçuklu geleneği icabı bir şart koşar: Emrindeki askerlerle bir bölgenin fethedilmesini ve Selçuklu sınırlarının, topraklarının genişletilmesini ister. Kumandan sefere çıkar, geniş bir bölgeyi Selçuklu topraklarına katar. Ne var ki, muharebe çok çetin geçer, kumandan yaralanır ve kan kaybeder. Kayseri’ye getirilip tedavi edilirse de bir türlü çare bulunamaz, geç kalınmıştır. Evlenemeden vefat eder. Bu ölüm olayı Gevher Nesibe Sultan’ı çok üzer, sarsar, yatağa düşürür. O dönemin hekimleri Gevher Nesibe’yi tedavi edebilmek için her çareye başvururlar, bir çare bulamazlar. Ağabeyi Gıyaseddin Keyhüsrev ziyaretine geldiğinde sorar: “Sevgili kardeşim, iki gözüm ve bacım, yarın Huzur-u İlahide sana karşı hizmetimi yerine getirmemiş olmayayım. Bu hakkını nasıl ödeyeyim senin? Benden ne istersin? Bir vasiyetin var mı?”. Yorgun ve bitkin Gevher Nesibe kardeşine bakar, onun elini tutar ve şunları söyler: “Sevgili ağabeyim, takdire tedbir çare değildir. Biz doğduğumuz andan itibaren beraberimizde taşıdığımız ölüm cevherini kendimize ziynet sayarız. Yine de ahirette benim ruhumun rahat etmesini istiyorsan bir şifahane (hastane) yaptır. Öyle bir şifahane olsun ki burada hem gönüller hem beden acıları dindirilsin, ikisinin de tedavisi yapılsın. Babamdan düşen miras ile ne kadarına yetiyorsa o kadarını harca ve ceddimizin şanına yakışır bir eser meydana getir.”

Gevher Nesibe hanım bir süre sonra vefat eder. Kardeşi Gıyaseddin hemen inşaatı başlatır. Nesibe Hanımın türbesini içine alacak biçimde, Şifaiye Gıyasiye Medresesini 1205 yılında tamamlar, hemen hizmete açılır.

Şifahane, hem tıp eğitimine, hem de sağlık teşkilatımıza 700 sene hizmet verir. Medrese iki bölümden oluşur. Birinci bölüm Gıyasiye adını taşır, okul kısmıdır. Burada dünyanın ilk tıp tahsili başlatılmıştır. Eğitim gören öğrenciler “Şifahane” denilen ikinci kısımda pratik yapmışlardır.

Bu başyapıtın dünya çapında bir diğer ünü, ruh hastaları için yapılmış olan “Tımarhane”sidir. 18 ayrı odadan oluşan bölümleri ile hastalarına şifalar sunmuştur. Dünyada ilk defa musiki, su sesi ve güzel koku ile hastalar tedavi edilmiştir. Aynı dönemde, Avrupa’da ruh hastası olan hastalar papazların kararı ile ya yakılır, ya da öldürülürdü. Gerekçesi, bu hastaları “şeytan çarpmış” olduğu, topluma zararlı olabilecekleridir. Günümüzde Gevher Nesibe Sultan Medresesi, Gevher Nesibe Tıp Müzesi olarak hizmet vermektedir.

Bu tıp okulu, Selçuklular zamanında açılmış ve bugünkü sınırlarımız içinde olan, dünyanın ilk Tıp Fakülteleri’ndendir. Medrese binasında mermer kitabenin üstünde, sekiz şeklinde kendi üzerine dolanmış bir çift yılan ve ortalarında, saat ibresi yönünde dönen, yılın 12 ayını temsil eden 12 dilimli bir madalyon mevcuttur. Orta Asya Türklerinden gelen, birbirlerine sarılmış iki yılandan meydana gelen mutluluk sembolü, Anadolu Selçuklu Şifahanelerinde, gelenek olarak sağlık ve mutluluk işareti şeklinde devam ettirilmiştir. Kayseri Gevher Nesibe Tıp Müzesi ve Çankırı Ferruh Atabey Hastaneleri’nin kapılarında, Selçuklu çift yılan sembolleri vardır. Bugün halen kullanılan İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi rozeti de, birbirlerine sarılmış çift yılan şeklindedir.

Gevher Nesibe Sultan kendisi bu çalışmaların içinde yer alamamıştır, ama vasiyeti ve manevi hatırası, sağlık alanında önemli adımların atılmasına neden olmuştur. Ayrıca, Türklerin kadına verdikleri önem ve Türk toplumundaki yerini gösteren bir değerli örnek, böylece bugüne değin ve sonsuza dek hepimize miras kalmış bulunmaktadır.