Search
Close this search box.

DİPLOMATİK FANTEZİLER

14 Şubat 2018
Meltem AYVALI
Öncü Kadın Genel Başkanı

4 Şubat 2018 tarihli Habertürk gazetesinin Pazar ekinde “Erotik Diplomasi” başlıklı bir yazı yayımlandı. Başlıktaki “erotik” ifadesinden de anlaşılacağı üzere yazının konusu “kadın” bürokratlar. Başarılı bir erkek bürokratın erotik tarafıyla tanıtılacağını düşünmüyordunuz değil mi?

Yanılmadınız!

Yazarın kendi ifadesiyle, ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nauert’ten Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Zaharova’ya kadar mini elbiseleri, iddialı rujlarıyla dünya liderlerinin ekibindeki alımlı kadınları, diplomasinin yeni yıldızlarını anlatan bu yazı “Diplomasi dünyasının yeni taktiği zeki ve alımlı kadınlar mı” sorusunu ortaya atıyor.

Yazar sonda söyleyeceğini başta söylüyor ve şöyle bir girizgâh yapıyor: “Amaç diplomasi değil de dikkat dağıtmaksa bilelim! Ama belki de diplomasinin yeni taktiği budur. Öyleyse onu da bilelim.”

Biz de söylenilmek isteneni daha en başından ne yazık ki şöyle anlıyoruz: Amaç diplomasiyse kadın ne alaka? Kadından siyasetçi olmaz. Oldu diyelim? O işte mutlaka bir bit yeniği vardır. Mini etekler, iddialı rujlar falan… Alımlıdır ve baş döndürüyordur? Öyleyse olur, dikkat dağıtır. Yine siyaset yapamaz da… Taktiktir, işe yarar.

Devam edelim…

“Erkek egemen diplomasi dünyasında artık cazibeli kadın rüzgârları esiyor. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’dan ABD Başkanı Donald Trump’a, dünya liderleri takımlarındaki cazibeli kadınları sanki bir güzellik yarışmasında gibi yarıştırıyor. Soru şu: Seksapel bir silah olarak mı kullanılıyor yoksa durum bir tesadüften mi ibaret?”

Erkek egemen diplomasi dünyasına mı gireceksiniz? Durun! Dünya liderlerimiz sizi yarıştıracağına göre kolay kolay giremezsiniz. Takımın bir parçası olmak için önce cazibenizi konuşturmalısınız. Seksapelinizi bir silah gibi kullanır ve kullandırırsanız rüzgâr bile estirebilirsiniz.

Diyelim ki ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü oldunuz. Açıklamalarınız dikkatle izlensin istiyorsanız sarı saçlarınız ve düzgün bacaklarınıza odaklanan yüzlerce Youtube videonuz olacak.

Hele ki Rusya Dışişleri Bakanıysanız siyaset dünyasının en alımlı yüzlerinden olmak zorundasınız.

İtalya’da bakan olmak için ise derin dekoltelerinizle ülkeyi birbirine katmanız gerekiyor.

“Ne Merkel, ne Yellen, ne de Lagarde gibi kadınlığını arka plana atan, hatta zamanla erkekleşen kadınlar değil mevzumuz; dişilikleriyle ön plana çıkan güçlü liderlerin yanında çalışan pek alımlı kadınlar…”

Siyaset erkek işi dedik ya! Siyaset yapmak istiyorsunuz ama erkek değilsiniz, o halde ne yapacaksınız? Erkek gibi olacaksınız. Bunun modası geçti ama yine de bir deneyin. Erkekleşmek istemiyorsanız dişiliğinizi kullanıp ön plana çıkacaksınız. Başka seçenek? Yok.

Neden mi? Merak etmeyin, her şeyin “bilimsel” bir açıklaması var. Habertürk de güzel kadının etki gücü üzerine yapılan sayısız araştırmayı bizler için derlemiş: “Avusturyalı bilim insanlarına göre bir kadın güzel ve fitse daha sağlıklıdır, dolayısıyla daha iyi düşünebilir ve doğru kararlar alabilir. Dahası disiplinli ve iradelidirler. Onlara “Hayır” demek kolay değildir. Adeta hipnoz etkisi yaratabilirler. Massachusetts Instute Of Technology’nin yaptığı çalışmada, alımlı kadınların erkekler üzerinde uyuşturucu etkisi yaptığı öne sürülüyor. Erkekler güzel kadınları gördüğünde beyinlerinin ödüllendirme merkezindeki kimyasal reaksiyonlarda artış gözlenmiş.”

Mutluluğun formülü çok açık: Uyuşturabilmek ve uyarabilmek. Birini bile yapabiliyorsanız başarılı sayılırsınız. Ne de olsa kadın bedeni insanları cezbeden, baştan çıkaran bir araçtır. Dondurma satarken de siyaset yaparken de kullanılmalıdır!

CİNSİYETÇİLİK TOPLUMA ZARARLIDIR

Baştan sona ne kadar saçma geliyor değil mi?

Zaharova seksi olduğu için mi Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü olarak seçilmiştir? Rus Devleti Zaharova’yı seçerken diğer ülke liderlerinin beyinlerinde bulunan ödüllendirme merkezlerinde kimyasal reaksiyonları artırmayı mı amaçlamıştır? Ya da Zaharova başarılı olmak için alımlı görünmeye mi çalışmaktadır? Yoksa ona “erotizmi” yapıştıran toplumsal cinsiyet yargıları mıdır? İş hayatında başarılı olan bir kadın hakkında “kim bilir kiminle ne yaptı” diye konuşmak kadar ilkel bir durumla karşı karşıya değil miyiz?

Aslında bunların hiçbirine yabancı değiliz. Gündelik hayatın her alanında sıklıkla karşılaştığımız cinsiyetçilik, kadınların yaşamını zorlaştırmaktadır. Sadece işini yapmaya çalışan milyonlarca kadın bir yandan da bu saçmalıklarla uğraşmaktadır. Kimisi başa çıkmakta kimisi ise kalıplara teslim olmaktadır. Cinsiyetçilik kadın için de erkek için de zararlıdır. İnsanca yaşamanın önünde büyük bir engeldir.

ERKEK DÜNYASINDA KADIN OLMAK

“Erotik Diplomasi” başlıklı bu yazı da cinsiyet kalıplarının yerleştirilmesi, yeniden üretilmesi ve ataerkinin sürekliliğinin sağlanmasına hizmet etmektedir. On binlerce kişinin okuduğu bir gazeteden erkek egemen ideolojinin mesajları bütün çıplaklığıyla okuyucuya aktarılmaktadır. Normal olan, doğal olan, olması gereken buymuş gibi.

Cinsiyet biyolojiktir. Bir kadının siyasetçi olması için erkeğe göre biyolojik olarak hiçbir eksikliği yoktur. Dolayısıyla, başarılı olmak uğruna cinselliğini ön plana çıkarmasına ya da erkek gibi davranmasına ihtiyacı da yoktur. Normal ve doğal olan, insancıl olan budur. Gerçek de budur.

Toplumsal cinsiyet, toplum tarafından kadına ve erkeğe yüklenen cinsiyet rollerini ifade eder. Birinci dalga kadın hareketi pek çok ülkede kadınların siyasal haklarını kazanması ile sonuçlanmıştır. Kadın hareketinin ikinci aşamasında ise toplumsal cinsiyet eşitsizliği kavramı kadın mücadelesinin gündemine girmiş ve hayatın her alanında var olma kavgası belirginleşmiştir. Doğdukları andan itibaren kız ve erkek çocuklarının yetiştirilme biçimlerini, gündelik hayatın getirdiklerini şöyle bir gözünüzün önünden geçirin… Apaçık görülecektir ki; toplumun kadına yüklediği rol zayıf, duygusal, edilgen olmaktır. Erkeğe yüklenen rol ise güçlü, mantıklı ve lider olmak.

Ataerkil toplumsal düzenin sonucu olarak siyaset de erkek egemen bir alandır. Bu alanın sınırlarını erkekler çizer, kurallarını erkekler koyar. Aklıyla hareket eden ve güçlü olan erkek elbette ki siyasetin öznesi olacaktır. Zayıf ve duygusal olan kadın ise iktidar ilişkilerinden mümkün olduğunca uzak tutulmalıdır. Sadece kadın oldukları için siyasi alanda yetersizlik göstermesi beklenenler bu eksiklerini kapatmak gayretiyle aşırı feminen ya da maskülen tavırlar sergilemelidir. Sistem ancak bu şekilde devam edebilir!

KADIN MÜCADELESİ İNSANLIK İÇİNDİR

Kitle iletişim araçları toplum üzerinde yönlendirici bir etkiye sahiptir. Televizyondan, gazetelerden, internetten verilen mesajlar bireyler arasında duygu, düşünce ve davranış kalıplarına kolayca dönüşmektedir. Kadına şiddet, taciz ve kadın cinayetleri gibi konularda medya kuruluşları epey yol katetmiş olsalar bile toplumsal cinsiyete duyarlı habercilikte oldukça geri kalmışlardır. Bilinçli ya da bilinçsiz olarak sistem içi konumlanmışlardır. Habertürk gibi gazeteler ve diğer tüm medya kuruluşları kadın-erkek eşitliğini esas alan bir yayın çizgisi izlemelidir.

Cinsiyete dayalı ayrımcılık kadınları daha çok etkilese de sadece kadınları ilgilendiren bir sorun değildir. Ne erkeklere karşı kadınlar sorunudur, ne de kadınlara karşı erkekler. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, ataerkil sistemin doğal bir sonucudur. Sistemden fayda sağlayanlarla yeni bir dünya arzulayanlar arasındadır. Her iki tarafta da kadınlar ve erkekler vardır. Bu sistem kadın ve erkeğin birlikte mücadelesi ile değişecektir, değişmek zorundadır. Ataerki ile mücadele, kadını da erkeği de zincirlerinden koparacak ve özgürleştirecektir. İşte bu nedenle, cinsiyetçiliğe karşı mücadele insanlık adına ve insanlık uğrunadır!