Search
Close this search box.

Cumhuriyet Devriminin Kadın Kazanımları

Cumhuriyeti, çağdaş ve uygar bir dünyada yerini alması gereken Türkiye’ye, en yaraşır, en ileri devlet yönetim biçimi olarak saptayan Atatürk, Cumhuriyetin ilanıyla birlikte, öncelikle toplumsal yaşamın ayrılmaz parçaları olarak Türk kadınının ve Türk gençliğinin kesintisiz devrimler sürecinde yerlerini almalarını hedeflemiştir.
29 Ekim 2020
Zerrin ÖZTÜRK
Merkez Yürütme Kurulu Üyesi

“Dünyada hiçbir milletin kadını, ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını gibi emek verdim diyemez.. Belki erkeklerimiz memleketi istila edenlere karşı süngüleriyle düşmanın süngülerine göğüslerini germekle düşman karşısında hazır bulundular. Fakat erkeklerimizin teşkil ettiği ordunun hayat kaynaklarını kadınlarımız işletmiştir… Çift süren, tarlayı eken, ormandan odunu, keresteyi getiren, aile ocaklarının dumanını tüttüren, bütün bunlarla beraber sırtıyla, kağnısıyla, kucağındaki yavrusuyla yağmur demeyip, kış demeyip, sıcak demeyip cephenin harp malzemesini taşıyan hep onlar, hep o yüce, o fedakâr, o ilahi Anadolu kadınları olmuştur. Bundan ötürü hepimiz, bu büyük ruhlu ve büyük duygulu kadınlarımızı şükran ve minnetle sonsuza kadar aziz ve kutsal bilelim.”Atatürk, 30 Mart 1923 Konya

KURTULUŞUN HAYAT KAYNAĞI KADINLAR

Ulusal Kurtuluş Savaşımız, kadınlarımızın kara yazgısını değiştiren tarihsel bir dönemeçtir. Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk, eritilebilen her şeyi kurşuna çeviren, neyi varsa Milli Mücadelenin zaferi için seferber eden, oğullarını kınalayarak cepheye gönderen, kağnılarla dağları tepeleri aşarak, kar kış demeden cephaneleri savaş cephelerine yetiştirmek için evladından ve kendinden vaz geçen Türk analarını kadınlarını, kurtuluşun temel kuvvetinin hayat kaynağı olarak görüyordu.

Ulu önder, vatan topraklarına pençelerini geçirmeye çalışan düşmana karşı hem cephe gerisinde, hem cephede destansı kahramanlıklar gösteren Anadolu’nun yiğit, bilge, onurlu ve cesur kadınlarının çağdaş haklarına kavuşmalarını sağlamayı daha savaşın ilk günlerinde milli borç olarak gördü. Çünkü Cumhuriyet devriminin kadınları emperyalist devletlere karşı İstiklal Savaşımızda erkeklerle yan yana ve omuz omuza birlikte savaşmıştı.

Bu tarihi gerçeğe yakından tanık olan Atatürk, 17 Mart 1923 Tarsus’ta şöyle diyecektir: “Kahraman Türk kadını! Sen yerlerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde yükselmeye layıksın.”

TÜRK KADINI TÜRK MİLLETİNİN UMUDU OLDU

Cumhuriyeti, çağdaş ve uygar bir dünyada yerini alması gereken Türkiye’ye, en yaraşır, en ileri devlet yönetim biçimi olarak saptayan Atatürk, Cumhuriyetin ilanıyla birlikte, öncelikle toplumsal yaşamın ayrılmaz parçaları olarak Türk kadınının ve Türk gençliğinin kesintisiz devrimler sürecinde yerlerini almalarını hedeflemiştir.

Cumhuriyet 97 yıl önce 29 Ekim günü ilan edildi. Büyük Önder toplumda, “Cumhuriyet Kadını” fikrini yerleştirmeyi ve “Cumhuriyet Kadını” olmanın koşullarını, hayatın içinde yaratarak gerçekleştirmeyi amaçlamıştı. Bu kutlu yolda önemli adımlar atıldı. Öyle ki, Cumhuriyet Kadını yaptığı köklü atılımlarla, Cumhuriyet ilkelerine gösterdiği uyumla sosyal ve siyasi yaşamda yerini aldı. Hatta aile yaşamında da toplumun temel eğiticisi olarak, çocuklarını cumhuriyet bilinciyle ve koşullarıyla yetiştirerek Türk milletinin başlıca umudu oldu.

GELİŞME İÇİN KADIN ERKEK EŞİT YURTTAŞ

Atatürk, 30 Ağustos 1925 Kastamonu’da mücadelenin başarısı için kadın ile erkeğin birlikteliğini övüyor: “Bir sosyal topluluk, bir millet erkek ve kadın denilen iki tür insandan oluşur. Kabil midir ki bir kitlenin bir parçasını geliştirelim, diğerini müsamaha edelim de kitlenin bütünü ilerletilebilmiş olsun? Mümkün müdür ki bir camianın yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça diğer kısmı semalara yükselebilsin? Şüphe yok, terakki adımları, dediğim gibi iki cins tarafından beraber, arkadaşça atılmalı ve gelişmeyen dik alanında birlikte kesin bir tavır almak gereklidir. Böyle olursa devrim başarılı olur.”

İşte bu temel düşüncenin dayandığı iradeyle, Cumhuriyetçilik, laiklik, devletçilik, milliyetçilik, halkçılık ve devrimcilik temel ilkelerine dayanan devrimler gerçekleştirilmeye başlandı. Kadınlar, o güne kadar dünyada pek çok devletin gerçekleştirmemiş olduğu haklara kavuştular.

Kadınlarımız, 1908 Hürriyet Devriminin yarattığı özgürlük ortamı ile birlikte yürüttüğü haklar mücadelesinde dergiler çıkarmışlar, sayıları her geçen gün artan derneklerde faaliyetlerde bulunmuşlar, siyasi partilerde görev almaya başlamışlardır. Cumhuriyetin ilk yıllarında çıkarılan yasalarda yapılan düzenlemelerle yürüttükleri mücadelelerin de sonuçlarını almaya başlamışlardır. Önce, 3 Mart 1924’te Cumhuriyetimizin en önemli üç devrim yasası kabul edildi. Bunlar, Hilafet’in Kaldırılması, Şer-iye ve Evkaf Bakanlığı’nın kapatılması ve Öğretimin Tekliği anlamındaki Tevhid-i Tedrisat Kanununun çıkarılmasıdır. Kız çocukları ve kadınların, bilimsel, çağdaş, laik eğitim koşullarında hayatın her alanında yükselerek yer almalarının önü açılmış oldu. Ardından, Medeni Kanun oy birliği ile kabul edildi ve 4 Ekim 1926’da yürürlüğe girdi. Kadınlar bu kanunla “eşit yurttaş” oldular. Çok eşli evlilik sona erdirildi, evlilik yaşı sınırı konuldu, kadının tanıklığı erkeğe eşit sayıldı, kadına boşanma hakkı getirildi.

KADINA SEÇME SEÇİLME HAKKI DÜNYAYA ÖRNEK

Afet İnan’ın verdiği bir ders sırasında temsili bir belediye seçiminde seçimi kız öğrencinin kazanmasına bir erkek arkadaşının “kadınların seçme ve seçilme hakları olmadığı” itirazı söz konusu oldu. Afet İnan’ın bunu Atatürk’e taşıması üzerine, konuyu hukukçuların değerlendirmesi istendi. 3 Nisan 1930 tarihinde, TBMM’nde onaylanan yeni Belediye Kanunu ile kadınlar belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkına kavuştular. Kadınlar böylece ilk siyasal haklarını elde etmiş oldular.

Ardından 28 Ekim 1933’te Köy Kanunu’nun 20. ve 25. maddelerinde yapılan değişikliklerle, kadınlara köy muhtarı ve ihtiyar meclisi üyesi seçme ve seçilme hakkı getirildi. Aydın’ın Çine ilçesi Dereköyü’ne ilk kadın muhtar olarak Gül Hanım seçildi.

Nihayet, Kadınların TBMM’e milletvekili seçme ve seçilme hakkı da, 5 Aralık 1934’te 1924 Anayasası’nın 10. ve 11. Maddelerinde değişiklik yapılarak tanındı. 1935 milletvekili seçimlerinde Türk Kadını ilk kez oyunu kullandı.

Kadınlarımızın milletvekili olarak seçme ve seçilme hakkını kazanmaları dünya çapında büyük yankılar uyandırmış, birçok ülkenin kadınları kendilerine örnek alarak aynı hakkı kazanmak üzere mücadeleye girişmişlerdir.

Kadınlar Fransa’da 1944’te, Yunanistan’da 1952’de, İsviçre’de 1974’te seçme ve seçilme haklarına kavuşmuşlardır. 8 Haziran 1936’da kabul edilen İş Kanunu’nda kadınların çalışma koşullarında iyileştirmeler sağlandı ve hukuki çerçevesi oluşturuldu.

TÜRK KADINI HAYATIN HER ALANINDA

Atatürk’ün, “Dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir,” sözüne uygun olarak, Cumhuriyet devrimimiz kadınların erdem ve becerilerinin hayatın her alanına taşınmasının yolunu açtı.

Öyle ki, daha sonraki yıllarda, kadınların çalışma yaşamında giderek daha fazla yer almaları ve nüfus planlamaları sonucu, çalışma ve sosyal yaşamlarında karşılaştıkları sorunların çözümünde örgütlenme olanaklarına da kavuştular.

Kadınlar sendikalarda, derneklerde, siyasi partilerde yer almışlar, kendi kitle örgütlerini kurmuşlardır. Cumhuriyetin başlı başına yepyeni, özgürleştirici bir devlet yönetim biçimi olması, kadınlarımızın yaşamını temelden değiştirmiştir. Ekonomik, sosyal, kültürel, sanatsal ve siyasi yaşamda kendini ifade etme, yeteneklerini geliştirme haklarına kavuşan Cumhuriyet Kadını, kısa sürede toplumda kalıntıları bulunan geriliklerden kurtulacak adımlar atmıştır.

CUMHURİYET EN ÇOK KADINA YAKIŞTI

Çağın gereği olan hak ve fırsat eşitliğine Cumhuriyet sayesinde kavuşan kadın, bu haklardan ve kazanımlardan geriye dönmeyeceği gibi, Cumhuriyetin, kendisine kazandırdığı hak ve kazanımların güvencesi olduğunu da bilmektedir.

Cumhuriyetin aydınlık yolunda, TBMM’nin kurulması ile kendi iradesini devletin iradesine dolaysız olarak yansıtan kadınlar, bütün alanlarda temsiliyetlerini, milli birlik ve bütünlük temelindeki dayanışma ruhuyla geliştireceklerdir.

Günümüzde, Cumhuriyet’in kazanımlarıyla donanan öncü kadınlarımıza, Türkiye’nin 21. yüzyılda Asya’da gelişen uluslararası karşılıklı yarar ve uyum çağında, seçkin yerini alabilmek için yüksek karakterli ve nitelikli kadın gücünü seferber etme görevi düşmektedir.

Cumhuriyetimizin 97. yılını kutluyoruz. Milletimize, Cumhuriyetin ışığını alnında taşıyan kahraman kadınlarımıza kutlu olsun.