Search
Close this search box.

11. GENEL KURULTAY KONUŞMASI

Biz;Kadınız! İnsanız! Aklımızla, kalbimizle ürettiklerimizle, yaptıklarımızla varız! Üreticiyiz ve güçlüyüz!
19 Aralık 2022
Meltem AYVALI
Öncü Kadın Genel Başkanı

Sayın Divan Başkanı ve Divan Üyelerimiz, Sayın Genel Başkanım, Değerli Delegeler,

Hepinizi en içten duygularımla, saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.

Öncü Kadın adına tek cümlelik bir raporla başlamak istiyorum: Kadın hareketini mor zehirlerden kurtardık!

Önce biz o zehirlerden arındık. Sonra kadın hareketini kurtardık. Bugün Amiral Soner Polat Kurultayından ilan ediyoruz; kadın hareketinin rengi artık kırmızıdır! Kırmızıdır, çünkü kadın hareketi millîdir. Kırmızıdır, çünkü kadın hareketi devrimcidir.

 Değerli arkadaşlar, kadın hareketini devrimcileştirmek, kadının özgürlük ve eşitlik mücadelesinin önünü açmak demektir. Kadın hareketini devrimcileştirmek, kadının yükselmesi demektir ve kadın yükselirse Türkiye yükseleceği için ülkemizin gelişmesi demektir.

Dilerseniz mor zehirlerden kurtulmanın altını biraz dolduralım.  Bizler kadının yalnızlaştırılmasına, vatanından/milletinden/ailesinden koparılmasına, tek başına, kimsesiz bırakılmasına müsaade etmeyenleriz. Yüzyıl önce, bağımsızlığımızı kazananlar, Cumhuriyetimizi kuranlar  “Bu vatan kadınların da vatanıdır ve milletin istikbaline kadınların istikbali de dahildir” diyorlardı. Biz de bugün aynısını söylüyoruz. Bu vatan kadınların da vatanıdır ve milletin istikbaline kadınların istikbali de dahildir! Vatansızlığı kabul etmiyoruz, milletsizliği kabul etmiyoruz, bağımsızlığımıza düşkünüz. Bunun için evladının tabutu başında selam duran asil Türk kadınını, şehit analarını anlıyoruz, onlarla beraberiz. Başbağlar’da canlarını toprağa veren köylü kadınlarımızı alıyoruz. Onların giyimine kuşamına bakmıyoruz, onları PKK ile mücadelelerinde anlıyoruz.

Kadın hareketini mor zehirlerden kurtarmak, dünyanın en haklı davalarından biri olan kadın mücadelesini bugün PKK’nın kuyruğuna taktırmamaktır, yani kirlettirmemektir. Bunu yaptığımız için Diyarbakır annelerini anlıyoruz, onların yanına koşuyoruz. Hangi kadın derneği, hangi kadın örgütü Diyarbakır annelerinin sesini duymuştur, isyanını anlamıştır? Anlamadılar, çünkü feministlerin derdi kadın değil. O zaman biz de buradan ilan ediyoruz: Diyarbakır Annelerinin sesini duymayan kadın örgütünü biz de kadın örgütü saymıyoruz.

Kadın hareketini mor zehirlerden kurtarmak, aileyi savunmak demektir. Aile içi şiddet gerçeğini kullanarak ve çarpıtarak aileye savaş açtılar. Oysaki aile içi şiddete çözüm aramak başkadır, aileyi yıkmaya çalışmak başkadır. Hatta güçlü, sağlıklı ve çağdaş aile kadına şiddeti önleyici zemini yaratır. Aileye savaş; kadını sevgisiz bırakmak, güvencesiz bırakmak, kadını yalnız bırakmaktır. O kadar ileri gittiler ki anneliğe bile savaş açtılar. Biz bugün, aileyi savunuyoruz, anneliği savunuyoruz.

Kadın hareketini mor zehirlerden kurtarmak, kadının devlete düşman edilmesine ve kadın hareketinin kullanılmasına geçit vermemek demektir. Las Tesis’te gördük. Devlete düşmanlık ederek, askere polise düşmanlık ederek danslar yaptılar. Beyoğlu’nda aynı dans, Meclis’te CHP/HDP eliyle aynı dans, dağda PKK kampında aynı dans! Foncuları biliyoruz, o fonlar devlete düşmanlık edilsin diye alınıyor. O fonlar kadın ezilsin diye alınıyor, özgürleşsin diye değil. Niyetinden bağımsız olarak gittiği yer, sonuçta kadının özgürleşmesi davası değil. Emperyalizme hizmet ediyorlar ve kadının aşağılanmasına yol açıyorlar.  Biz bunları kabul etmiyoruz. Hatta bırakın devlet düşmanlığını, biz güçlü devlet istiyoruz ve güçlü devlet için milletimizden yetki talep ediyoruz. Çünkü biz varız, Vatan Partisi var ve kadınlar var. Bütün Öncü Kadın örgütü adına söylüyorum. Biz kadınlar muhalefeti kabul etmiyoruz ve iktidar olmak istiyoruz, iktidar olacağız. Vatan Partisi hükümet olacak.

 Kadın hareketini mor zehirlerden kurtarmak,  kadın erkek düşmanlığını kabul etmemektir. Bizim bir tek düşmanımız var, o da emperyalizm. Biz emperyalizme düşmanız ve kadın erkek birlikte emperyalizme karşı mücadele edeceğiz. Aynı gemideyiz! Kadın-erkek birlikte o eşitsizlikleri derinleştiren sisteme karşı mücadeleyi savunuyoruz, insanlığı savunuyoruz.

Kadın hareketini mor zehirlerden kurtarmak, Batı kaynaklı çürümeye savaş açmaktır. En başta şunu söylüyoruz, biz cinsiyetsiz değiliz, kadınız! Sahte cinsiyetlerle, uydurma cinsiyetlerle kadının silinmesini kabul etmiyoruz. Önceden çok meşhurdu kitaplar Kadının Adı Yok diye. Bugün kadının adı nerde yok biliyor musunuz? LGBTİ+ hareketinde yok ve onlarla bağ kuranlar geldikleri yeri sorgulasınlar.

Batı kaynaklı çürümeye savaş açtığımızı söyledik. Sahte özgürlüklerini elimizin tersiyle itiyoruz. Biz kadınlar reklamlarınızda kullanabileceğiniz cinsel figürler değiliz, eşyalaşmayı reddediyoruz, et yığınından ibaret sayılmayı reddediyoruz.  Biz kadınlar ameliyat masalarına yatırmayı planladığınız mimiksiz, duygusuz bırakacağınız, burnuyla dudağıyla oynayıp oyaladığınız, her şeyini değiştirebileceğiniz insanlar değiliz. Robot olmayı kabul etmiyoruz. Biz kadınlar, çıplak ol, özgürleş gibi zırvalıklarınızı kabul etmiyoruz. Çünkü bizim aklımız var, duygularımız var. Bedenlerimizden ibaret değiliz.  Bizi 8 Martlarda İstiklal Caddesi’nde açtığınız o iğrenç pankartlarınıza hapsedemezsiniz.

 Biz;

Kadınız!

 İnsanız!

 Aklımızla, kalbimizle ürettiklerimizle, yaptıklarımızla varız!

 Üreticiyiz ve güçlüyüz!

Değerli arkadaşlar, üretici kadın hareketi yükseliyor, müjdeler olsun. Ve onun başında anlı şanlı Cumhuriyet Kadınları var. Üretici kadın hareketi o kadar önemli ki…Çünkü neoliberalizmin toplumumuzun üzerine attığı en çok da kadınların üzerine attıkları ideolojik bombaları parçalayacak olan şey üretimdir. Neoliberalizmin panzehiri üretimdir.

Biz üretici kadınlara gidiyoruz. Onların 8 Martlarda İstiklal Caddesi’nde açılan dövizlerdeki gibi dertleri yok. Onu konuşmuyorlar bile. Aksine oraya yazılan sloganlarla kadınlara giderseniz sizinle dalga geçerler, sizi ciddiye almazlar ama Vatan Partisi’nin Üretim Devrimi Programıyla giderseniz o kadın sizi baş tacı yapar. Öyle de oluyor. Bugün önderlik ettiğimiz Üretim Devrimi mücadelesi belki de en çok kadınlar içinde karşılık buluyor. Üretici kadın hareketini yükselteceğiz. Bu mor zehirlerden tamamiyle kurtulmanın ve zihinlerdeki tereddütleri silmenin, ön yargıları yıkmanın en önemli koşuludur.

Görevlerimiz var. Türk kadınıyla kucaklaşacağız. Tereddütsüz kucaklaşacağız, cesur olacağız. Çünkü programımız güçlü, önderliğimiz güçlü, kadrolarımız güçlü. Ve Türk kadınına güveniyoruz.  Kadınlar kollarını açtı, bizi bekliyorlar. Biz de kollarımızı uzatıp o kadınları sarmalayacak ve birbirimizden çok şey öğreneceğiz. Kadının sorunu Vatan’ın sorunudur, sorunlarımızı birlikte çözeceğiz. Göz göze geleceğiz, el ele vereceğiz, mücadeleye birlikte gireceğiz.  Örneğin, yoksul mahallelere gideceğiz arkadaşlar evlerin içine gireceğiz. Ev kadınları çok dertli, dertlerine derman bulacağız.  Bir ev kadınları zirvesi yapıldı, Cumhuriyet Kadınları Derneği tarafından. Üretimde ve İstihdamda Kadın Zirvelerini arkadaşlarımızla konuşurken, en devrimci fikirlerin ve en hoş ifadelerin Zirvelere katılan kadınlardan yani üreten ve üretmek isteyen kadınlardan çıkacağını düşünmüştük. Öyle de oldu. Ev Kadınları Zirvesinde kadınlardan biri çıktı ve şunu söyledi; “bizim yaptığımız iş, verdiğimiz emek yapınca görünmeyen yapamayınca görülen emektir”.  Üzerine on tane kitap yazsanız bu cümleyi kuramazsınız.

Köylere gideceğiz. Tarladaki kadının alın teri bizim içimizi titretecek. O teri kendi alnımızda hissedeceğiz.  İş yerlerine gideceğiz ve emekçi kadınların (ki kadın tepeden tırnağa emektir) sesini yükselteceğiz. Sahalara gideceğiz ve madalya kazandığında gurur duyduğumuz kadınlarla kucaklaşacağız, laboratuvarlara gideceğiz ve bilim kadınlarıyla kucaklaşacağız. Ve göstereceğiz ki Vatan Partisi; üretmek isteyen kadınların, üreten kadınların, işçi, çiftçi, esnaf, sanayici, sanatçı, sporcu kadınların, mücadele eden kadınların, yönetmek isteyen kadınların partisidir!

 Değerli arkadaşlar, dikkatinizi çekti mi bilmiyorum, dün Genel Kurultay salonumuzda pankartlarımız vardı. Partili kadınlarımız şöyle pankartlar açtılar:  “Hükümet olmaya geldik”. Diyarbakır’dan, Şırnak’tan, Balıkesir’den, İzmir’den, Antalya’dan, Düzce’den, Türkiye’nin dört bir yanından hükümet olmaya geldik ve iddiamızı yansıttık. Evet, iddialıyız,  Genel Başkanımızı, Sayın Doğu Perinçek’i Cumhurbaşkanı yapacağız, söz veriyoruz.