Search
Close this search box.

ÖNCÜ KADIN LGBTİ DAYATMALARINA TEPKİ GÖSTERDİ

4 Mayıs 2020

Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Öncü Kadın Genel Başkanı Meltem Ayvalı, Ulusal Kanal canlı yayınına bağlanarak emperyalizmin LGBTi dayatmasını değerlendirdi.LGBTi hareketinin hak eksenli bir örgütlenme olduğunun söylenemeyeceğini ve toplumun yeni bir cinsellik temelinde örgütlenmesi hedefine yöneldiğini belirten Ayvalı; “ Tekil olarak homoseksüel, biseksüel ya da transseksüel bireylerle ilgili konuşmuyoruz, LGBTİ hareketini ve eşcinsellik olgusunu değerlendiriyoruz. Hatta insanları yalnızca cinsel yönelimleri ile var etmeye çalışan sistemle mücadele ediyoruz. Yaşama hakkı, çalışma hakkı, eğitim hakkı gibi temel insan haklarına sahip çıkmak gerektiğini çok net bir biçimde ifade etmek istiyorum. Eşcinsellere yönelik, her türlü şiddetin ve ayrımcılığın karşısında olduğumuzu, nefret suçlarına tahammül gösteremeyeceğimizi belirtiyorum. Eşcinsel bireylerin önemli bir kısmının da Batı’dan fonlanan LGBTİ hareketi ile arasına kalın bir çizgi çektiğini biliyoruz. Zaten LGBTİ hareketinin hak temelli bir hareket olduğunu söylemek mümkün değil.” dedi.

CHP’Lİ BELEDİYELER LGBTİ’NİN MEŞRULAŞTIRMA PROJESİNDE GÖNÜLLÜ

Diyanet ve Ankara Barosu arasındaki tartışmaya değinen Ayvalı, CHPli belediyelerin 23 Nisan rezaletini görmezden gelenleri eleştirdi: “Şişli ve Kadıköy Kent Konseylerinin LGBTİ Meclisleri 23 Nisan’da çocuklarımızı LGBTİ çocuklar ve LGBTİ olmayan çocuklar olarak böldü. Toplumun yeni bir cinsellik temelinde örgütlenmesi projesinin devamıdır. Son birkaç yılın onur yürüyüşlerine baktığımızda CHPli belediyelerin bu çıkışının basit bir hata olmadığını, bir proje dâhilinde ilerlendiğini görürüz. Çocuklar üzerinden bir meşrulaştırma ve gelecek planı yürütülmektedir. CHPli belediyelerin 23 Nisan rezaleti ya bu projeye gönüllü hizmetin göstergesidir ya da cehaletle açıklanabilir. CHP Genel Merkezinden en ufak bir tepki ya da düzeltme gelmediğine göre cehaletle açıklamak mümkün görünmüyor. LGBTİ eylemlerinde çocukların öne çıkarılarak eşcinselliğin doğallaştırılması ve yaygınlaştırılması projesi 23 Nisan’da belediyelerde kendini göstermiştir.”

LGBTİ YÜRÜYÜŞLERİNDE ÇOCUK İSTİSMARINA KİMSE SES ÇIKARMIYOR

Çocuk istismarı ile mücadeleye çağıran Ayvalı, açıklamalarına şöyle devam etti: “Avrupa’nın en büyük şehirlerinde, sözde medeniyetin merkezlerinde düzenlenen onur yürüyüşlerinde 7 yaşındaki çocuklara ağır makyajlar yaptırılıyor, erotik danslar öğretiliyor ve cinsel tercihini sergilemesi isteniyor. Bu çocuklar bir algı yaratmak için kullanıyor. Tabi aynı zamanda cinsel bir obje, tüketim malzemesi olarak sunuluyorlar. Aynı yürüyüşlerde 30lu yaşlarında bir erkek görüntülerden 10 yaşın altında olduğu anlaşılan bir çocuğu dudağından öpüyor. Çocuk hakları savunucularından en ufak bir ses gelmiyor, burada bir ikiyüzlülük var. Diyelim ki sarıklı bir adam olsaydı tepki göstereceklerdi. Ama Avrupa’nın göbeğinde modern görünümlü bir gerici yapınca sessiz kalınıyor. Çocuk aynı çocuk! 18 yaşın altında. Bakın burada tartışmaya yer bırakmayacak biçimde çocuk istismarı vardır. Çocuk istismarı deyince genellikle cinsel istismar anlaşılıyor. Fakat çocuk istismarı, çocuğun tam olarak anlayamadığı ve gelişimsel olarak hazır olmadığı eylemlere maruz bırakılmasıdır. Aynı zamanda cinsel şiddet de tecavüzle sınırlı değildir. Çocuğu açıkça cinsel biçimde kendini ifade etmeye teşvik etmek veya zorlamak, uygunsuz cinsel materyallere maruz bırakmak, pornografik performans ve materyallerde kullanmak şiddetin farklı biçimleridir. ”

DİYANETLE SAVAŞTIKLARI KADAR ÇOCUK HAKLARI İÇİN SAVAŞMIYORLAR

LGBTİ eylemlerindeki çocuk istismarına değinildiği an Atatürkçü çevrelerden akıl ve vicdanla izahı mümkün olmayan sorular geldiğini söyleyen Ayvalı; “Ensar Vakfında tecavüzlere karşı çıktınız mı diye soruyorlar. Çıktık tabi, herkes çıktı. Çocuk istismarına sessiz kalmak insanlığa sığar mı? İster bir tarikat yurdunda ister bir kolejde ister bir spor okulunda ister bir köyde ister bir şehrin merkezinde nerede olursa olsun çocukları koruyacağız. Peki, bu dostlarımız LGBTİ hareketindeki çocuk istismarının karşısına dikilme cesaretine neden sahip değil? Bir cumhuriyet kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığı ile savaştıkları kadar neden çocukları korumak için savaşmıyorlar? ”LGBTİ hareketi ile pompalanan sınırsız özgürlükler propagandasının çok tehlikeli olduğuna dikkat çeken Ayvalı bunun ensesti bile meşrulaştırabileceğini söyledi.

QUERR DAYATMA

Ayvalı, LGBTİ hareketini şekillendiren esas unsurun querr hareket haline geldiğini belirterek normalin, doğalın, dengenin, sınırların olmadığı yeni bir toplumsal model dayatıldığını aktardı: “Kuer hareket, 90ların başından beri yoğun biçimde tartışılıyor. LGBTİQ’nun Q’su. Bu teoriye göre; cinsel kimliğin bedenle ilişkisi yoktur, yani biyolojik cinsiyeti reddeder, toplumsal cinsiyetin de kadınlık ve erkeklik rollerine indirgenemeyeceğini savunur, cinsiyetin sabit olmadığını sürekli değişmesi gerektiğini söyler. Heteronormatifliği yani hâkim cinsel ilişki biçiminin kadın ve erkek arasında olduğu toplumsal düzeni reddeder, normları sürekli yeniden saptamak gerektiğini savunur. Bu teoriye göre; cinsel kimlikler heteroseksüel iktidar ilişkileri tarafından belirlenmiştir. O halde, cinsel kimliklerin sınırları ihlal edilmeli ve kimliksizlik hali oluşturulmalıdır. Kendi tabirleriyle, kuer hareket heteronormatif toplumsal düzene ve heteroseksist devlete bir başkaldırı. Bakın yeni bir toplum tasvir ediliyor. Dolayısıyla mesele eşcinsellerin insan hakları meselesi olmaktan çıkmış. Normal yok, doğal yok, denge yok, sınırsızlık var. ”

KADIN HAREKETİNİN EŞCİNSELLİK DAYATMASINA DESTEĞİ BÜYÜK ÇELİŞKİ

Bu projenin sahte sol ve neoliberal feminizm ile el ele yürütüldüğünün altını çizen Ayvalı şöyle devam etti: “Eşcinselliğin yaygınlaşması sınıflar arası ve cinsler arası eşitsizliğin sonucu. Göreli eşitlikçi ilkel kabile toplumlarında eşcinsel ilişki doğadaki sapma kadar. Sınıflı toplumda çürüme dönemlerinde; köleci eski Yunan ve Roma’da, Asya’da feodal toplumlarda eşcinsellik hâkim sınıf içinde yaygınlaşmış. Köle ve kulluk sistemlerinin ürünü. Kadın aşağı itildikçe eşcinsellik yaygınlaşmış. Çünkü kadın aşkın bir tarafı olarak görülmüyor. Oğlancılık gelişiyor. Oğlancılık Yunanlılarda topluma kabul edilme kurallarından. Hatta edilgen olan erkeklik lanetlenirken aktif olan erkeklik kutsanıyordu. Çünkü asıl suç, erkeksi bir şeyi kadınsı bir şekilde kullanmaktı. Yani kadının aşağılanması ile bağlantılı. Kadın bir duygusallığın parçası olamayacak kadar düşük, zihinsel üretimin dışında, erkek de aşkı erkekte buluyor. Erkek ve kadının birbirinden koparıldığı, kadının eve hapsedildiği her toplumda yalnız erkekler değil kadınlar da eşcinselliğe itilmiştir. Kapitalizmin çürüme döneminde ise cinsel haz bir tüketim olgusuna dönüşür. Tatminsizlik, doyumsuzluk, bunalım, mutsuzluk, bireycilik eşcinselliği alt tabakalarda da yaygınlaştırır. Özetle, günümüz feminizminin kadının aşağı itilmesi sonucu gelişen bir tarihsel kökene sahip eşcinsellik ile kol kola olması büyük bir çelişkidir. Günümüz feminizmi ile LGBTİ hareketini yan yana getiren şey ise neoliberal karakterleridir.”

Paylaş
Tweetle
Gönder